Ölümünün 100. Yıl Dönümünde Büyük Türk Düşünürü Ziya Gökalp’ı Anma Paneli

01 Kasım 2024 Cuma

Fen Edebiyat Fakültesi Dekanlığımızca 31 Ekim 2024 Perşembe günü Mevlana Celaleddin Rumi Konferans Salonu’nda “Ölümünün 100. Yıl Dönümünde Büyük Türk Düşünürü Ziya Gökalp’ı Anma Paneli” düzenlendi.

Panelin açılış konuşmasını aynı zamanda panel başkanı da olan Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Beyhan Kesik gerçekleştirdi. Prof. Dr. Kesik konuşmasında, “Merhum Ziya Gökalp’ı anlamak, onu etraflıca tanımak; ilmini ve fikrî mirasını bilmek, vatan ve millet sevgisiyle dolup taşan bütün Türk milliyetçilerinin önceliğidir. Türk’ün ‘hürriyet’ çehresi olan Ziya Gökalp; sözleri, fikirleri ve millî ideolojisiyle kendi devrinin üzerinde bir mütefekkirdir. O’nun fikirleri, bir anıt gibi yükselerek Türk milletinin gönlünde derin izler bırakmış ve Türk halkını millî bir çatı altında birleştirerek tek yürek hâline getirmiştir. Yaşadığı zor koşullara rağmen, cesareti, duruşu ve vatanseverliğiyle millî bilinci uyandıran, Türk’e şerefli tarihini ve kimliğini hatırlatan Ziya Gökalp, fikirleri ve ideolojisiyle, Türk evlatlarına huzurlu bir gelecek inşa etmek için, canı pahasına bedeller ödemiş bir aydındır.” ifadelerine yer verdi.

Panelde ilk sunumu gerçekleştiren Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Başkanı Prof. Dr. Sezai Balcı Ziya Gökalp’ın ilk gençlik yıllarından başlayarak vefatına kadar geçen sürede yaşadıklarından ve yazdıklarından kesitler aktardı. Prof. Dr. Balcı konuşmasına Atatürk’ün “Bedenimin babası Ali Rıza Efendi, hislerimin babası Namık Kemal, fikirlerimin babası ise Ziya Gökalp’tir.” sözüyle başlayarak Gökalp’ın Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün en etkilendiği kişiler arasında olduğunu vurguladı. Prof. Dr. Sezai Balcı konuşmasında, “Mizaç itibariyle mahçup, sessiz ve mütevazi, şöhret yaptıktan sonra bile kendisiyle ilk karşılaşanları şaşırtacak kadar durgun, suskun ve sıkılgan olan Ziya Gökalp'in dost meclislerinde heyecanlı, sürükleyici konuşmalarıyla ilgi odağı teşkil ettiği yakınları tarafından ifade edilmiştir. Fuad Köprülü onun kuvvetli bir hafızaya, Doğu ve Batı hakkında geniş ve sağlam bilgilere sahip olduğunu söyler. Ziya Gökalp ölümünden sonra da ilgi odağı olma özelliğini korumuştur. Hususi veya resmi çevrelerce kendisi için çeşitli vesilelerle ihtifaller düzenlenmiş, konferans ve ilmi seminerlerde fikirleri ele alınmış, dergiler özel sayılar çıkarmış, böylece hakkında en çok yayın yapılan fikir adamlarından biri olmuştur. Diyarbakır'da doğduğu ev,  kendisinden ve ailesinden kalan bazı eşya ve belgelerin sergilendiği bir müze (Ziya Gökalp Müzesi) haline getirilmiştir.” ifadelerine yer verdi.

Panelde ikinci sunumu gerçekleştiren Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Hatem Türk ise, “Türk Devleti’nin Kurucu Dehası Ziya Gökalp” başlığıyla gerçekleştirdiği sunumunda, “Sosyoloji ilmi ilk olarak Fransa’da gelişmiş ve Ziya Gökalp dokuz yıl sonra oradan alarak Türkiye’ye getirmiştir. Önce kendisi okumuş ve Türk halkının toplumsal yapısını çözümlemiş, buna göre raporlar, tespitler yazmış ve çözüm önerileri sunmuştur. Onun dehası buradadır. İttihat ve Terakki Cemiyeti’’nin Diyarbakır şubesini açmış ve Ülkenin durumu ile ilgili ayrıntılı raporlar yazmıştır. Selanik’te kütüphane kurmuş, gençleri toplayıp konferanslar vermiş, dilde Türkçülük akımını ve Milli Edebiyatı başlatmıştır.” diyerek sözlerini noktaladı.

Son sunumu gerçekleştiren Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Emine Bilgehan Türk ise, “Ziya Gökalp ve Kimlik İnşası” başlıklı bir sunum gerçekleştirdi. Prof. Dr. Türk konuşmasında, “Falih Rıfkı Atay “Bugünkü Türkiye nizamı Gökalp’sız izah edilemez” der.  Türkiye nizamı ve Gökalp etkisini ele almaya çalışırsak önce dil bahsinden söz etmeliyiz. Ziya Gökalp 1910’da Selanik’te azalığı döneminde Ali Canip Yöntem’le sohbet esnasında Genç Kalemler dergisinden ve Yeni Lisan hareketinden söz ederler. Ziya Gökalp dil bahsinde Ömer Seyfettin’le aynı düşündüğünü belirtir. Bu hareketin odak noktası Milli bir kimlik için milli bir edebiyata milli bir edebiyat içinse milli bir lisana ihtiyaç vardır. Bunun için ne yapılmalıdır. Her iki isim de makalelerinde önce dilin durumu tespit eder. Ziya Gökalp, dil ve edebiyat bahsiyle birlikte Türkçülüğün bütün yönleriyle ele alınması gerektiği fikrindedir.  Bunun için de şiir bir araçtır. Ziya Gökalp şiirleriyle bir bilinç oluşturmak ister. “Şiir devrinde şuur, şuur devrinde şiir susar.” sözüyle döneminde bir çok tartışmaya kapı aralasa da halkın bir arada olması, çalışması inanması için onu hep bir adım öteye taşıyacak mefkureye olan ihtiyacını da şiirle söyler. Türk toplumunun durumunu açıklıkla izah eden takip etmesi gereken yolu çizen Kızıl Elma şiirini yazar.” ifadelerine yer verdi.

Panel sunumların ardından sona erdi.